Papaz kaçtı yorumu yapacak değilim herkes gibi. Bu tür tartışmalar bu hükümetin mckinsey ile anlaşma yapmayı aklından geçirdiği anda bitmiştir benim nazarımda. Allah razı olsun çok önemli işler, yapmıştır, büyük yokuşları tırmanmıştır, bizim gönlümüzden geçen bir çok söylemi hem de en yüksek katılımlı toplantılarda bütün Dünya ya haykırmıştır Sayın Erdoğan ama bir şeyi eksik yapmıştır ki belki de bugün Akp’nin misyonunu bitme noktasına getiren eksiklik budur. Kültür bakanlığı diye bir bakanlık ve bir sürü Akp mahalli teşkilatı elinin altında olmasına rağmen 16 yıllık Akp döneminde el atılmayan bir konu var ki belki biraz halledilmiş olsa biz bugün daha başka şeyler konuşuyor olabilirdik. Bizi Allah rızası için dünyaya nizam verme davamızda başarıya ulaştıracak en önemli unsurların başında gelir ‘’estetik’’ . Hani estetik derken Beşir Ayvazoğlu’nun Aşk estetiği adlı eserinde anlattığı estetik var ya ondan bahsediyorum rekonstrüktif cerrahi müdahaleler ile ortaya çıkarılan hilkat garibesi kocakarı estetiğinden bahsetmiyorum.
Estetik, güzeli araştıran ve güzele ulaşmayı hedefleyen bilim dalı demekmiş tarif kısaca böyle. Ben bundan sonra kendi dilimizde olan şekliye güzel veya güzellik diyerek kullanacağım bu kelimeyi. Güzel olan da budur. Sosyal hayatın tanziminde hepsi birbirinin destekçisi olan birkaç kavram var ki bütün iş güzellikle başlıyor işte güzelliği destekleyen en önemli unsur etik yani ahlak kavramıdır. Daha sonra kültür gelir sonra da medeniyet. Kültür bir toplumun duyuş ve düşünüş birliğini oluşturan, gelenek durumundaki her türlü yaşayış, düşünce ve sanat varlıklarının topu demek iken medeniyet ise çeşitli kültürlerin toplamından oluşan ve insanlığın tarihi boyunca edindiği toplam değerler bütünüdür. En kısa tarifleri ile yazmaya çalıştığım için ufak tefek hata yapmış olabilirim. Medeniyet kelime kökeni itibarıyle şehirlilik demek olup, Farabi ye göre Eğer bir şehrin ahalisi tarafından benimsenen ve kuşaklar boyu izlenen dünya görüşü vahiy alan bir kurucu başkan tarafından şekillendirilmişse bu şehir erdemli şehir (el-medînetü’l-fâzıla) adını alacaktır ki aynı durum millet ve milletler topluluğu için de geçerlidir.
Madem ki bizim medeniyetimizin kurucusu olan Hz Muhammet vahye dayalı bir medeniyeti başlatmıştır ve bizatihi kendisi bu vahyi tebliğ ve ‘’güzel ahlak’’ı temsil için gönderilmiştir o halde hemen başa dönüyoruz ve diyoruz ki her şeyin başı güzeli aramak ve ahlakını buna göre teçhiz etmektir. Akp iktidarı yollar, köprüler, havaalanları, hastaneler vs. yapmış her alanda bu devleti en az 10 kat büyütmüş olsa da ki bunlar gerçekten takdire şayandır, maalesef insanları güzeli aramak ve güzeli ahlakına adapte etmek hususunda bilinçlendirememiştir. Onca mahalli teşkilat koca milli eğitim bakanlığı ve kültür bakanlığı maalesef 16 sene vakit kaybetmiştir. Edebiyatta, tiyatroda, plastik sanatlarda, mimaride, tabiat ile olan ilişkilerde Allah ın koyduğu düzenin güzelliklerini aramayı teşvik eden faaliyet ve programlar geliştirememiş bunun neticesinde insanların heva ve heveslerine göre güzel buldukları kapitalist tüketim kalıplarının esiri olarak İslam medeniyeti çerçevesinden çıkıp batı medeniyetinin maskarası haline gelmesine engel olamamıştır.
Eğer biraz çabalasaydı abd ye tepki için kola içmekten vaz geçmeyi fedakarlık zanneden Müslümanlar türemezdi. Eğer uğraşsaydı bir fakiri bir hafta doyuracak fiyata aldıkları baş örtüleriyle kafalarını deve hörgücü gibi bağlayan makyajlı ve yaşına göre ‘’estetikli’’ bayanlar ile yanak kılları ağda ile alınmış, kaşları kalem gibi cımbızlanmış, sakalı özenle çevrelenmiş çok bin liralık elbiseler ve kravatları ile son model arabalarla ortalarda fink atan ‘’erkek’’ lerin bu davranışı ve bu ‘’güzellikleri’’ elde edebilmek için hangi haramları hak olarak vicdanlarına yedirdikleri gözlerden kaçmazdı.
Eğer güzellik hele hele ahlaki olan güzelliklerin farkına varma çalışmaları olsaydı, bir beldeye girildiğinde o beldenin Müslümanların yaşadığı bir belde olduğu hissedilirdi, mimarisiyle, temizliği ile insanların tavır ve hareketleri ile kılık kıyafetlerinin düzeni ve temizliği ile, trafiğin düzeni ile çarşı pazardaki alışveriş alışkanlıkları ile bu beldenin Müslüman beldesi olduğu fark edilirdi. Bir akşam saatinde akşam ezanının sesinden değil, pazar yerinde alacakaranlıkta pazarcıların yerlere attığı sebze meyve arasından iyilerini seçerek çoluk çocuğuna götüren garibanların ellerinden tutan güzellikte insanların varlığından anlamalıydık o beldenin müslüman beldesi olduğunu.
Ama yok, maalesef dağılan pazar yerinde kalan çürük çarık meyve sebzeyi ayıklayıp rızkını arayanların elinden tutmanın güzelliklerin en güzeli olduğunun farkında olan insanlarımız yok maalesef, olsaydı Amerika nın karşısına daha başka türlü dikilebilirdik şimdi.