İKİ GÜNÜMÜZ BİR GEÇMEMELİ, AMA NASIL
Kurumlar değişir,insanlar değişir.Dakikada bilimsel literatüre binlerce yeni kelimenin girdiği bir çağda değişim kadar doğal ne olabilir ki.
Tabiattaki değişime ayak uyduramayanlar yok olurlar. Burası kesin.
Rekabet edemezsiniz.
Buraya kadar çok doğal…
Ancak bir de sık sık dostlarını değiştirenler varsa ve bu durum sıradanlaştıysa vah ki ne vah.
Dostlarını menfaatleri bittiğinde satıyorsa insanlar, bu tavır bir ahlaki çöküş belirtisidir.
Neyden vazgeçemiyorsanız ona iman etmiş sayılırsınız.
Elbette değişim son derece erdemli ve doğru da olabilir.
Bir dostum ifade etti geçen gün çok beğendim.
Kardeşim “Doğru yolda olduğuma inanıyorsam, hiç kimse ve hiçbir güç, hiçbir saldırı benim kendimi önemli ve değerli hissetmemi engelleyemez”
Ne kadar güzel bir örnek.
Ümmetin birliğine inancını çağa inat daha çok güçlendirmeye inanmak, fitneye kulak tıkayıp insanlara zarar vermemeye yeminli olmaya ant içmek, ne kadar asil ve soylu bir değişimdir.
Değişimleriniz bilim, hikmet ve aydınlanma üzerine olsun inşallah…
ELEŞTİREL DÜŞÜNCE; NE KADAR, NASIL VE NEDEN :
Eleştiri kazandırır, kaybettirir. Eleştiri dost kaybettirir. Eleştiri makam, mevki, para kaybettirebilir.
Lakin eleştiri aynı zamanda sizin aynada kendinizi görmenizi sağlar.
Sizin için bir fırsat ve kazançtır.
Aslolan usuldür.
Dil yarası hiçbir şeye benzemez.
İletişim ve eleştiri bir sanattır. İncelik ister.
Sorularla eleştirebilirsiniz.
Önce olumlu yönleri söyleyip, nezaketli bir dille akabinde eleştirebilirsiniz.
Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde Külliye’de oluşturulan kurullarda toplumun her kesiminden isimlere yer vermesi, farklı düşüncelere ve eleştirel bakış açısına sahip isimlere görev verilmesi eleştiriye saygının ve yapıcı olmanın bariz bir örneği değil midir.
Rahmetli 9. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ı bazen Hasan Celal Güzel eleştirirmiş.Turgut Bey bazen bu duruma içerlermiş. Bunun üzerine Hasan Celal Güzel; “Hz. Allah sevdiği kullarına hayırlı müşavirler , danışmanlar verirmiş. Sevmediklerine ise dalkavuklar verirmiş” diye,
Bir taraftan gerçeğin altını çizerken, öbür taraftan Sayın Başbakanın gönlünü alırmış.
Hz. Ömer hutbeye çıktığında “Ben haktan ayrılırsam ne yaparsınız?”
Diye sormuştur. Cemaatin içinden bir sahabe kalkarak cevap verir.
“Seni kılıcımla düzeltirim ya Ömer”
Hz. Ömer (r.a) ellerini açarak;
“Ya Rabbi sana şükürler olsun ki ben senden gaflete düşersem, Senin adaletinden ayrılırsam, beni kılıcıyla doğrultacak cemaate sahibim.” diye şükretti.
Eleştiriye açık, kişisel haklara saygılı olmak lazım.
ADİL OLMAK, HERKESİN HAKKINI KORUMA ERDEMİDİR
İyi niyetinden hiçbir zaman şüphe etmediğim, AK Parti Hükümetleri yakın tarihimizde dünyaya örnek gösterilebilecek büyük devrimler yaptılar.
En son Ombudsmanlık – Arabuluculuk kurumu ile davalıları uzlaştıran bir mekanizma kuruldu.
Hukukçular bu mekanizmadan memnun.
Güzel bir adım.
Adalet fıtratın, hilkatin ve mülkün temelidir.
Mahkemelerde Adalet Mülkün Temelidir sözü sıkça görülür.
Mülkten kasıt devlettir.
Cenab-ı Hakk kul hakkı ile karşıma gelmeyin buyuruyor.
Bu emri iyi irdelemeliyiz.
Hukuk, başkasına olan tavrınız ile ölçülür. Sadece kendi hakkınızı korumak, bir nevi sadece kendine yenik düşmektir.
Adalet bir insanı hak ettiği yerde tutmaktır. Onun dışında hareket etmek zulümdür.
Zulüm ile Abad olunmaz.
Bu konuda haksızlıkla mücadele ve temel insan hakları konusunda kamuda, özel sektörde, güncel hayatta resme daha da yakından bakabilen bir mekanizmanın kurulacağına inanıyoruz.
Mümin güçlü bir iman ve Salih bir amelle kendini ortaya koyacaktır.
Bunu bilir , buna inanırız.
Düşüncelerimi II. Abdülhamid in sözüyle noktalamak isterim.
“Hak arayanın, hakkını veriniz.
Baş kaldıranın, başını kesiniz.”
Sizlere sağlık ve esenlikler dilerim.