Bizim kuşağın en çok maruz kaldığıdır bu irrite soru..
Bir de istihzayla karışık çirkin itham ve konuşmalar;
“Kılıç kalkanla, atla, orta asyayı fethe gidecekmiş bunlar..”
İlk soruyu genelde sağ zihniyetliler sorarken, istihza edenler beyaz solcular olurdu. Şimdilerde seküler denilen dünyalık tiplerin, “yaşamaya bakın oğlum, dünyaya bir kere geldik, keyfini çıkarın” nasihat!leri yine en çok duyduğumuz sözlerdendi.
Türkiye’den başka Türk yoktu onlar için. Mazlumlar mı? Sana neydi. Kendini kurtarmaya bakmalıydın. Yurtta sulh, dünyada sulh tu.
Komünistin hiç olmazsa sığınacağı, pembesinin Avrupası, sarısının Çin-i maçini, kızılının Sovyeti, yeşilinin irandan filistine orta doğusu vardı.
Ülkücü mü?
Ha memleketin delisiydi, ha ülkücü…
Şimdilerde “herkes ülkücü olmuş”u kafasına takan güzel kardeşim. Bizim zamanında çıkaramadığımızın, şimdi siz çıkarın keyfini..
Hocalı’da, Karabağ’da, Anadolu’nun doğusunda en büyük soykırım yapan Ermenilerin bir de utanmadan soykırıma uğradıkları yalanını senden başka dile getiren oldu mu zor yıllarda?
Türk konsolosluklarına karşı ilk asala eylemini yapan ermeni militan Amerika’da yakalanınca “uğradığımız soykırımın intikamını aldık” ifadesi üzerine fikir sorulan hariciyemizin verdiği cevabı bilsen, bugün “Hocalı” afişlerini hiç ummadığınız yerlerde görmekten, tarifsiz bir acıyla beraber buruk bir haz da alırsın.
Ermeni soykırımını! senatosunda kabul eden ABD’nin şimdilerde yüzüne çarpılan ve dünyanın her yerinde işlenen en büyük “kızıldereli, aborjin, yerli, zenci” katliamlarını, Bosna’da, Doğu Türkistan’da, Mısır’da, dünyanın dört bir tarafında mazlumlara yapılan akıl almaz zulüm, işkence ve cinayetlerin artık sadece Ülkücüler tarafından değil, maşeri vicdan sahiplerince de veya gerek samimi ve gerekse politika gereği dile getirilmesi, işte o kırk elli yıllık “vatanı sen mi kurtaracaksın?” sorusunun cevabıdır.
Sen kendi değerini bilirsen, her nerede olursa olsun saygı gösterip ülküdaşını kıymetlendirirsen, kusurları Ya Settar zikriyle örtüp kendi kusurlarınla meşgul olup düzeltirsen, bir ayağını pergelin sivri ucu misali ‘evreni kullanma kılavuzu’na sabitleyip, yerküresine yeniden eylem ve boylamlar çizersen, dünya da bilecek kıymetini, emin ol güzel Ülküdaşım..!
Sen yürümene bak..!
Yüzyıllar boyunca yürürken dünya nasıl sana Türk dediyse, aynı heybet, inanç ve azimle yürüdükçe, dünyanın bütün mazlumları, şüphen olmasın;
” Vefalı Türk geldi yine” türküleri söyleyecek…