Efendim etkiye karşı tepki mekanizması ile yürür bizde işler hep. Anlayacağınız belli plan programla belirlenen hedeflere yürümek pek mümkün olmuyor. Plan program dediysek komünist idare sistemindeki keskin hatlı programlardan bahsetmiyorum biraz daha ılımlı bir şekilde hedefe yönelten, emredici, sınırlayıcı, ceberut, keskin hatlı, mecburi istikamet okları ile yönlendirmeyen toplumun faydasına olan hedefe bireylerin gönüllü yönelmesini sağlayacak eğitime dayalı bir planlamadan söz ediyorum. Bunun için de önce devlet idaresinde süreklilik esasına uyulması gerekiyor. Hükümetler gider gelir fakat devletin bazı öncelikli hedefleri olması lazımdır ki bunlar zamana ve zemine göre anında değişmemeli küçük nüans farkları ile devam etmelidir. Bu durumda aklınıza hemen genel dış politika, mili savunma vs gibi çok büyük kapsamlı devlet politikalarından bahsettiğim gelmesin kastım o değil. Benim bahsettiğim daha küçük ölçekli fakat aslında bu büyük davlet politikalarına yön verecek onları ayakta tutacak daha küçük ölçekli programlar.
Bu yoktur bizde etkiye tepki vardır. Aids salgını dünya gündemine ilk olarak gelip de sınırımıza dayandığı günlerdeki panik ve alınan tedbirleri hatırlıyorum da zavallı berberlerin üzerinden silindir gibi geçmişti uygulamalar. Şimdi ise sağlık kurumlarında titizlikle yürütülen tedbirler dışındakiler ne durumda bilmiyorum. Bir deprem olur allameler toplanırlar bir sürü yönetmelik kanun genelge tebliğ düzenlerler bir hızla başlar işler fazla değil 3-5 ay sonra bir bakarsınız alınan tedbirler birkaç meslek örgütüne veya çıkar çevresine maddi menfaat sağlayan formaliteye dönüşüverir hemen. İmzalanması gereken evrak masadan masaya geçer şekil şartı tamamlanır işler yürür gider. Bir maden faciasında da tepki aynıdır orman yangınında da maalesef, hemen anında alınan kararlar saman alevi gibi işleme konan tedbirler…
Şimdi de katil Amerika ile aramız biraz limonileşir gibi olup da döviz sıkıntısı da baş gösterince bir baktım bizim milli eğitim bakanlığı şak diye kararı almış. Bundan kelli artık ABD ye yüksek lisans doktora vs için öğrenci gönderilmeyecekmiş. Breh, breh breh ne tedbir ama. Super, muhteşem. Bence de Amerika ya ve hatta diğer ülkelere de bu tür eğitim için öğrenci gitmesinin ne memlekete ne de millete hiçbir faydası yoktur hatta zararı vardır. Faydası yoktur çünkü yurtdışına ilim tahsil için gidenlerin buralardan tahsil edeceği ilimin kralı bizde var. Yanlış anlamayın lütfen ilimde ve fende ileri seviyelere ulaştık demiyorum, tercümede çok iyi durumlara geldik ve bizim profesörler bu konuda rakipsizler. O halde yurt dışına neden gider bir öğrenci. Oradaki gelişmeyi papağan gibi nakleden Üstad necip Fazıl ın deyimiyle Prof. unvanlı kitap yüklü merkep bizde o kadar çok ki. Geriye bir şey kalıyor bu milletin evlatları yurt dışına gittikleri ülkenin örf adetini hayat tarzını görmeye gidiyorlar aslında ve büyük çoğunluğu da geri dönmüyor. Ya yetiştirmek için bir sürü maliyete katlandığımız bu gençlerin kaymağını başkaları yiyor ya da kendi kültürüne uzak, memlekette hiçbir işe yaramayacak Amerikan kültürü ile teçhiz olmuş bir sürü birey burada toplum içinde hata üstüne hata yapıp kendinde ve toplumda huzursuzluğa yol açıyor.
Öyle bir hedef konulmuş ki gençliğin önüne, Amerika ya gidilecek master yapılacak, ayet gibi neredeyse. Milli eğitim bakanlığının kararı öncesinde bir dostum oğlunu yurt dışına gönderme hedefinden bahsedince neden diye sordum. Hık mık derken geçerli bir tane şey söyleyemedi, o kardeşime dedim ki amerikada katillerin kültürünü öğrensin diye orada harcayacağını bir kenara bırak sadece uçak gidiş geliş parasıyla çocuğunu Urfa ya gönder Harran da hasat yapan çiftçilerle tanışsın, Karadenize gönder fındık toplasın ne bileyim Konya da Meram bağlarında eğlensin, Mardin’e gitsin Mardin’e, etnisite ve inanç çeşitliliği açısından dünyanın en büyük laboratuarıdır Mardin, burada en az 2 ay halkın arasında yaşasın, İstanbul a gelsin varoşlardaki insanların hikayeleri ile gülüp ağlasın onlarla beraber arabesk söyleyip hüzünlensin. Bugünlerde alevi kardeşlerimiz muharrem orucu tutuyorlar ne acıdır ki geçenlerde tamamı üniversite mezunu bir grupta elektronik ortamda sohbet ederken baktım ki alevi olanlar da dahil (aralarında 4-5 alevi kardeşimiz de var) bu durumdan haberdar olan yok. Bunların hepsi iyi pozisyonda yönetici veya kendi işinin patronu durumunda ama içinde yaşadıkları toplumun azımsanamayacak çoğunlukta olan bir kesiminin inancından ibadetinden haberi yok. Yazık dedim kendi kendime üzüldüm.
İşte dostlar ben diyorum ki ateistliği uçak sallanana, feministliği kocayı bulana kadar devam eden densizlerin durumuna düşmemeliyiz biz. Katil abd ye boykot, kriz çıkınca veya döviz kuru artınca uygulanmamalı siyasi veya ekonomik krizin bizim lehimize çıkmasını sağlayacak beyinler yetişmesi için taa ana sınıfından başlayan eğitim programları uygulamalı devlet ve bunu desteklemeli millet. Yoksa daha çoook dolar turşusu yapıp kavanozlarını sallayan koca kafalı adamlar görürüz biz bu memlekette…