İnsanlık denen değer, neden hep terazinin kefesindedir. Muhakkak bir kefede insanlık, diğer kefede ise bazen bir etnik kimlik, bazen bir dini kimlik, bazen para, bazen de her türlü şehvet duygusu vardır, bunu anlamakta çok zorlanıyorum… Mademki insanız, öyle yaratılmışız o zaman insanlık denen olguyu, karşılığına hiçbir kıyas koymadan tek başına bir tarafa ayırsak ve terazinin kefelerine birbiriyle mukayese edilecek başka değerleri yerleştirsek, insanlık ise sadece terazinin kefelerine hakemlik etse ne olur yani. Çok mu zor. İnsan olmak neden bu kadar zor, halbuki insan olarak yaratılmışların, yaratılışlarındaki hikmete uygun davranmaları ne kadar da kolay olmalıydı…
Ama böyle olmuyor, terazinin bir kefesinde devamlı insanlık var, diğer kefeye ise nefsani olan her şey yerleştiriliyor, ve insan olarak yaratılmışlığın ne demek olduğunu bilmeyen kirli nefisler, bir kefeye insanlıklarını koyup, diğer kefeye koydukları heva ve heveslerinin ağır basması için de yanına her türlü vicdani gerekçeyi ilave ediyorlar. Fazla da aramadan vicdanlarını rahatlatacak bir mazereti bulmakta da hiç zorlanmıyorlar. Bu şekilde insanlıkları aleyhine dengeyi değiştirenler işte bu noktadan sonra ise nefislerine uygun insanlık dışı duygu ve düşünceleri doğrultusunda tutum ve davranışlarını rahatsızlık duymadan gerçekleştiriyorlar…

Kamuoyunu etkilemek için, göç ile başlayarak son zamanlarda giderek artan bir şekilde devam eden ‘’suriyeli muhacirler’’ ile ilgili menfi propaganda var. Milletimizin insafına, mertliğine, namusuna, ahlakına, şerefine, haysiyetine sığınmış bu biçare insanlar ile ilgili akla hayale gelmeyecek şekilde bir kara propaganda devam ediyor. Ne katillikleri, ne namussuzlukları kaldı, ne dilencilikleri, ne orospulukları ne alçaklıkları, ağzını açan sallıyor bu insanlar hakkında. Devamlı surette kin ve nefret tohumları ekiliyor. Bu tür propaganda, muhacirlerin oldukça yüksek sayıda bulunduğu güney illerimizde bulunan yerli halkın hassasiyetlerine yönelik iken başlangıçta şimdi yurt sathına yayıldı. Birkaç siyasi görüş ve sivil toplum örgütü de bundan çıkar sağlamak için bu insanlık dışı propagandaya alet oluyorken maalesef halkın küçük bir bölümü ise başta ekonomik sebeplerle bu propagandaya kapılıp kötü niyetli insanların emrine giriyorlar.
Bu şekilde devam eden propagandaya kaos müteahhitleri bir ara da Devletin Suriye den gelen muhacirlerden sünni olanlara yardım edip destek verdiği, şii olanların ise sahipsiz bırakıldığı, devletimizin mezhep ayrılığı yaptığı yönünde gelişen bir propaganda dahi ekledi. İşin ilginç tarafı bu propaganda nın öncülüğünü yapanların ise kendilerini ‘’ulusalcı, milliyetçi’’ diye tanımlayan kesimden oluşması idi. Terazinin bir kefesine insanlık, karşısındaki kefesine ise heva ve heveslerini yerleştirenler, heva ve heves uğruna, bulundukları kefeye siklet teşkil edip insanlığa ağır basacak ne bulurlarsa ilave edip hile yaparak, neyi savunduklarından neye alet olduklarından bile habersiz ve şuursuz bir şekilde savrulup gidiyorlar.

Ha bitti ha bitecek derken bu propaganda sona ermedi bir türlü. Her geçen gün dozu artarak devam etti fakat tüm çabalara karşı çok şükür şimdiye kadar münferit bir iki olay dışında, Ülkemizde karışıklık çıkarmak isteyen güçler başarılı olamadılar. Terazisinin kefesine insanlığı koymayan, insanlığı gönlünde taşıyıp, insanlığın mukayese kabul etmez bir değer olduğuna inanan vatandaşlarımız memlekette hala çoğunlukta çok şükür.
Ancak bazen de geçen hafta Bursa da yaşandığı gibi yürütülen olumsuz propaganda nın da etkisiyle bir anda patlıyor olaylar. Bursa da yaşanan olayın sebebine bakılırsa muhacir kabul edip bağrımıza bastığımız bir sığınmacının suçu var bu işte. Yukarıdaki tespitleri unutmadan bu işe daha mantıklı bir yorum yapmamız da lazım. Suriyeli göçmen işinde biraz değil bir hayli fazla bir başıbozukluk var maalesef. Hükümetimiz ülkemize hicret eden bu muhacirler konusunda son zamanlarda ipin ucunu tamamen kaçırdı, iş gittikçe kontrolden çıktı. Bu da bir gerçek ve bu durum fırsatçıların eline koz veriyor. Muhacir diye bağrımıza bastığımız insanlardan bazılarının, kural, kanun, düzen, intizam, tanımayan tavırları maalesef memleketimiz üzerinde operasyon yapmak isteyenlerin yaptıkları kara propagandaya haklılık payı çıkarıp taraftar toplamasına neden oluyor. Bu sebeple, nefsi insanlığına galebe çalan kişilerin kolayca kandırılmasını önlemek, Devletimizin ve milletimizin büyüklüğünün farkında olmayan dahili ve harici düşmanlarımızı bir kere daha hüsrana uğratmak amacıyla, Devletimizin, bu sığınmacılar konusunu acilen bir şekle şemaile kavuşturması gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin düzenine uymayan milletimizin örf ve adetine saygı duymayanların muhacirden kabul edilmeleri mümkün değildir. Türk milletinin yazılı veya sözlü toplumsal anlaşmasına uymayanların uyumlu olması sağlanmalı uymamakta direnenler olursa bu kişiler kulağından tutulduğu gibi sınır dışı edilmelidir.
Büyük hassasiyet gereken bu işte devlet yetkililerinin elini çabuk tutması gerekiyor zira gereken yapılmadan geçen her zaman insanlığın aleyhine işliyor.